Haydi Bakalım, Başlıyoruz! (Efes Pilsen - P.E. Valencia Maçı Öncesi)

27 Ekim 2010 Çarşamba

Bu sezon evimizdeki ilk Euroleague maçına çıkıyoruz, rakip geçen senenin Eurocup şampiyonu Power Electonics Valencia.

Önce rakip hakkında biraz bilgi verelim, sonra da genel bir değerlendirme yapalım... Geçen hafta kendi evlerinde Panathinaikos'a 56-72 boyun eğdiler, hafta sonu ise deplasmanda Real Madrid'e 75-63 geçildiler. Ligde son iki maçlarını Barça ve Real Madrid ile oynamanın verdiği dezavantaj ile 1-3 durumundalar, tek galibiyetleri Granada'ya karşı. Nando De Colo, Jeremy Richardson ve James Augustine'in sakatlıkları devam ediyor ve bugünkü maçta oynamayacaklar. 2.20'lik kalas Bruno Sundov ile de yollarını ayırdılar. Hal böyle olunca rotasyonları 8-9 kişiye iniyor.

Efes Pilsen'de ise moraller gayet iyi. Kerem Gönlüm bu akşam oynayabilecek, yeni transfer Vujcic de Efes Pilsen'le ilk maçına çıkacak. Kaybedilen 2 maçında ardından alınan Erdemir galibiyeti ile moral buldu takım. Bugün de kazanırsak iyi bir rüzgar yakalarız diye düşünüyorum.

Valencia'nın rotasyonun 8-9 kişiye inmesini iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz. Savunma direncimizi arttırarak, yer yer tam saha baskı uygulayarak onları yormalıyız. Bu onların maç sonuna doğru oyundan düşmelerini sağlayacaktır. Hücumda da hareketli, pas trafiği yoğun, iç-dış dengesini kurabilen-Vujcic takıma yeni katılsa da 5-10 dakikalık süreçte bu konuda büyük katkı verebilir- bir basketbol ortaya koyarsak onların faul sayılarını maçın başında arttırabiliriz. Ayrıca, Union Olimpija maçının aksine bu maçta rotasyonu iyi kullanacağımızı ve sahada sürekli diri kalacağımızı düşünüyorum, düşünmek istiyorum.

Özetlemek gerekirse; hazır Valencia'yı böyle bulmuşken bunu avantaja çevirmeliyiz. Yenmenin yanında bugün atacağımız fark da çok büyük önem taşıyor. Bu yüzden baştan sonra kadar aynı disiplinle oynamalıyız. Bu sezon yeni adresimiz Sinan Erdem'deki ilk Euroleague maçına çıkıyoruz. Galibiyetle başlayalım, uğur getirsin bize bu salon. Bugün saat 20:15'de dolduralım orayı olur mu? Haydi bakalım, başlıyoruz!

Not: Basketbol medyasının yeni yüzü Nazlı Tektaş, Valencia'lı Dusko Savanovic ile harika bir röportaja imza atmış, kesinlikle okunmalı.

Read more...

Euroleague 2. Hafta Programı (27-28 Ekim)



27 Ekim Çarşamba

19:45 Lietuvos Rytas - Montepaschi Siena
20:15 Efes Pilsen - Power Electronics Valencia (SKY TÜRK)
20:45 Asseco Prokom - Caja Laboral
21:00 Brose Baskets - Olympiakos
21:45 Partizan - BC Khimki
21:45 Cholet Basket - Regal FC Barcelona (NTV SPOR)
22:00 Spirou Charleroi - Virtus Roma

28 Ekim Perşembe
19:30 Cibona Zagreb - Fenerbahçe Ülker (NTV SPOR)
21:45 Panathinaikos - CSKA Moscow (NTV SPOR)
21:45 Real Madrid - Unicaja
22:00 Maccabi Electra - Zalgiris
22:00 Armani Jeans Milano - Union Olimpija

Read more...

Nikola Vujcic Efes Pilsen'de!

25 Ekim 2010 Pazartesi

4-5 sene önce "Avrupa'nın en elit uzunu kim?" sorusu sorulsa herkes ağız birliği etmişçesine "Nikola Vujcic" derdi sanırım. Maccabi'deki o parlak yılların ardından Olympiakos'daki 2 yıl çok da verimli geçmedi açıkçası. Belki o en şaşaalı günlerinde gelmiyor ama Vujcic yine Vujcic'dir. Zaten basketbolu aklı ile oynayanlar sıralaması yapılsa Avrupa'da şu an bile ilk 10'a girebileceğini düşünüyorum. Efes Pilsen'e bu noktada o aradığı sertliği katacağını düşünmek yanlış olabilir, ben de zaten kendisinden bunu beklemiyorum. Prkacin'in yarısı kadar performans gösterse kabulümdür. Değişen çizgilerle beraber çok değer kazandı artık bu tarz uzunlar. Split'te çıktığı iki maçta az süreler almadı, fiziksel olarak hazır olması da büyük avantaj. Umarım ikinci baharını yaşar burada. Hoş geldi, sefa getirdi, ve hatta yaratıcılık getirdi Efes rotasyonuna. Akşam idmanda olacak, çarşamba da sahada.

Yeni takım arkadaşı Bootsy ile, 2008 Madrid Final Four.


Vujcic'i hatırlayalım, Fanan'ı rahmetle analım... Şarkı da cuk oturmuş hani...

Read more...

Euroleague Maceramız Union Olimpija Maçı İle Başlıyor...

20 Ekim 2010 Çarşamba

 
Bu sezon Euroleague'teki ilk maçımızı Union Olimpija ile oynuyoruz. Pivot bölgesindeki sıkıntımız hemen hemen herkes tarafından konuşulan bir konu haline geldi. Şu an Oberto’yu almış olsak ya da Raduljica iyileşmiş olsa bu maçın ön yazısını çok farklı bir şekilde yazardım ama bu şartlar altında Ljubljana deplasmanı kritik bir maç haline geldi.

Öncelikle belirtmek istiyorum ki Ljubljana halkı basketbolu çok iyi bilen ve çok seven bir halk. Bu yüzden salonda hakemi etkileyip ve takımını ateşleyebilen bir taraftar grubu önünde ilk maçımıza çıkacağız. Bu maçı tüm eksiklerimize rağmen kesinlikle kazanmak zorundayız ve kazanacağımıza olan inancım da tam. Çünkü hazırlık döneminin genelinde yaptığımız sert savunmayı bu maçta da iyi bir şekilde uygulayabilirsek, yeni kurulmuş ve bir çok sorunla boğuşan Olimpija’ya karşı hücumda da -olması gerektiği gibi- iyi oynayarak sonuca ulaşacağımızı düşünüyorum.

Rakibin kadrosuna baktığımızda aslında fena diyemeyeceğimiz bir takımla karşılaşıyoruz. Oyun kurucu pozisyonunda tanıdık isimler Vlado Ilievski ve Marque Perry, 2 numarada zamanında başımıza bela olmuş Saso Ozbolt, forvet pozisyonunda tarihimizin en kötü kadrosundan tanıdığımız Kenny Gregory, yaşı kemale ermesine rağmen hala Sloven milli takımında bile yer bulabilen Goran Jagodnik, uzun rotasyonunda da Panathinaikos’tan gelen 21 yaşındaki Giorgi Shermadini, bir türlü kendisinden bekleneni karşılayamayan Damir Markota, 2005’te Siena’ya geçtikten sonra kariyerinde büyük düşüş yaşayan Vladimir Boisa ve hakkında fazla bilgi sahibi olmadığım Kevin Pinkney yer alıyor. Savunmada özellikle Ilievski ve Shermadini’ye dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum.

Kadro Euroleague’te üst sıraları zorlayacak gibi gözükmese de geçen yıl ki averaj takımından çok daha ileride bir takım gibi gözüküyor. Ancak U.Olimpija’nın şu sıralar büyük sorunlar yaşadığını da belirtmek isterim. Forumlardan okuduğum kadarıyla, kadroya yeni katılan Zoran Vrkic, Kevinn Pinkney, Kenny Gregory, Sasu Salin, Giorgi Shermadini ve Marque Perry’nin bizim maçta forma giymeme ihtimali bulunuyor. Çünkü bu oyuncuların FİBA’ya kaydı henüz yaptırılamadı. Bu sorunun çözülmeye çalışdığını anlıyorum forumlardan ve büyük ihtimalle de oynayacaklardır bize karşı ama ekonomik sorunların üzerine bir de bu tarz bürokratik sıkıntılarla boğuşmaları onların kafasını oldukça fazla meşgul ediyordur diye düşünüyorum. Bizim maça nasıl bir motivasyonla çıkacaklar merak ediyorum.

Sonuç olarak ne olursa olsun kazanmak zorunda olduğumuz bir maç. Sezona güzel bir başlangıç yapıp gerisini de getirmek istiyoruz. Bu akşam 21:45’te maceramız başlıyor. Başarılar Efes Pilsen!

Edit: 6 oyuncu da bu akşam kadrodaki yerlerini alabilecek.

Read more...

Galiptir Bu Yolda Mağlup

19 Ekim 2010 Salı

Malum, cumartesi günü oynanan Antalya maçında 3 sayı fark ile 68-71 yenildi Efes Pilsen ve lige mağlubiyetle başladı. Öncelikle neden bu yazıyı şimdi yani gazı kaçmışken yazdığımı söyliyeyim. Efendim, "Kerem Tunçeri'den bir cacık olmaz", "Perasovic kariyeri düşüşte olan bir koç, Efes'te işi ne?" gibi mantık dışı yorumların hadsafhada olduğu anlarda daha fazla sinir olmamak için kabuğuma çekiliyorum. Şimdi burada maç ile ilgili bir yazı yazmayacağım ancak sahada ve benchte gördüğüm bazı detayları paylaşacağım.

Öncelikle saha içine değinelim. Evet, uzun konusundaki açık net bir şekilde gözüküyor. Kerem Gönlüm ve Raduljica'nın dönüşüyle beraber ben bunu atlatacağımızı düşünüyorum ancak şu an itibariyle bu açık sıkıntı yaratmakta. Dudley'in savunmada yetersiz kaldığı aşikar. Roberts o konuda caydırıcı bir unsur olmaya çalışıyor ancak o da tek başına nereye kadar? Antalya maçında şunu da gördük ki; sadece 5 numara savunmasında değil yüzü potaya dönük oynayan ve potaya gidebilen uzunların savunmasında da sıkıntı yaşıyoruz. Bu maçta vasat bir TBL oyuncusu olan Polat bile Dudley'i üçlükten alıp pota altına kadar getirdi ve basketi buldu. Diğer yandan Nachbar eşleştiği Barış Hersek'in 2-3 pozisyon potaya gitmesine izin verdi. Sonuçta daha savunma konusu için biraz erken bir tespit belki ama üzerinde durulması ve çözülmesi gereken bir konu bence.

Diğer savunma sorunu ise Ender konusunda mevcut. Ender bu maçta attığı üçlüklerle takıma bir ivme kazandırsa da savunması için aynı şeyi söyliyemeyeceğim. Olayın mücadele tarafında var belki ama bu onun rakibine kolaylıkla geçilmesine engel olamıyor. Ender'in oyunda olduğu anlarda savunma sertliği azalıyor. Zaten koç da bunun farkında ve Ender'in oyunda olduğu anlarda alan savunması uyguluyor. Daha henüz sezon başı olduğundan alan savunmasının istenen seviyede olmadığından dolayı burada da sıkıntı yaşandı geçtiğimiz maç.

Şimdi gelelim işin bench boyutuna, koç Perasovic ve ekibine. Daha önce de vurguladığım gibi Perasovic her zaman oyunun içinde olan bir koç. Öyle çok aman aman oyuncularını bağırdığını, küfür ettiğini, taktik tahtasını fırlattığını da göremedik şu ana kadar. Önce vurup kıran, sonra da "Aslanlarım benim!" diyen bir mizacı yok en azından. Disiplini de böyle sağlamıyor... Hatta bunun güzel bir örneğini Antalya maçında yaşadık. Savunmada birkaç hata yapan Nachbar'ı önce hoca sonra da yardımcısı Mijatovic ikaz etti. Aynı hataları devam eden ve biraz da mırın kırın eden Nachbar, hücum anlamında çok iyi olduğu bir maçta sahada olması gerekirken kendisini bir anda benchte buldu. Hiç de sesini çıkartamadı oturdu yerine. Nachbar oyunda olsaydı hücumda sıkıntı çeken Efes Pilsen belki maçı kazanabilirdi, ama kazandığı Antalya BB maçıyla kalırdı. Disiplinden anlamında baştan ipi sıkı tutmak bu olsa gerek. Bu tarz yanlışlar yapılarak sonra ne büyük sıkıntılar yaşandığını iyi bilen bir takımız zaten.


Perasovic'e dair en dikkat çeken olaylardan biri de yardımcılarıyla olan ilişkisi. Ufuk Sarıca ve Ekrem Memnun'u her seferinde dikkatli bir şekilde ve hatta kulağını eğerek dinliyor. Geçen sene yardımcı antrenörlerin çok fazla dinlenildiğini, kayda alındığını görmedikten sonra umut verici bir tablo bu. Olayın tek başına değil, bir ekip işi olduğunun farkında koç.

Bir diğer dikkat çeken nokta ise Perasovic'in molalarda açıklamalarını kendi dilinde yapması. Önce kendisi Hırvatça açıklamaları yapıyor, daha sonra ise yardımcı koç Tomislav Mijatovic bunu İngilizce'ye çeviriyor. Tartışmaya açık bir konu bu; bazı antrenörler anadillerinde kendilerini daha iyi ifade edeceklerini düşünerek kendi dillerinde taktik veriyorlar, bazıları ise tercüme dolayısıyla sıkıntı yaşanabileceğini düşünüp evrensel dil olan İngilizce'yi tercih ediyorlar. Tercih meselesi yani...

Yeri gelmişken yardımcı koç Tomislav Mijatovic'e de bir parantez açalım. Gerçekten çalışkan, hep bir emek sarfetme peşinde olan, işine bağlı, hırslı bir insan Mijatovic. Kişilik olarak da güler yüzlü ve sevecen tavırlarıyla bizlerden beğeni kazanıyor.

Bir parantez de Cenk'e açalım... Cenk bir yıllık aranın ardından çok farklı bir Cenk olup gelmiş. Olayın mücadele tarafında hep var, takıma enerji getiriyor, sorumluluk alıyor. Hırsı ve kazanma azminin yanına bir de istikrarlı dış şutunu eklerse Efes Pilsen'in başarısına en büyük etki yapanlardan biri olacaktır.

Skor yorumculuğu yapmak yerine bardağın boş ve dolu taraflarını görme taraftarıyım. Sıkıntılar var elbet, ancak teknik ekip de bunların farkında ve çözmek için çaba sarfediyor. Bardağın dolu kısmınd ise çok önemli doğrular da yapılıyor. Ayrıca, Antalya mağlubiyetinin takımın mental olarak kendisine gelmesi açısından çok hayırlı olduğunu düşünüyorum. Türkiye Kupası'nda eksik ve rölantide oynadığımız maçlardan sonra bu tarz galibiyetlerin her zaman alınamayacağı hususunda güzel bir ders, güzel bir kazanç olduğu kanısındayım.

Read more...

Euroleague 1.Hafta Programı (18 - 20 - 21 Ekim)

17 Ekim 2010 Pazar

Hasret bitiyor, Euroleague perdelerini bu akşam açıyor. Yeni adıyla Turkish Airlines Euroleague'de ligin açılış maçında Olympiakos, Real Madrid'i ağırlıyor. Haftanın programı ise şöyle:

18 Ekim Pazartesi
21:45 Olympiakos - Real Madrid (NTV SPOR)
 
20 Ekim Çarşamba

19:00 BC Khimki - Asseco Prokom
20:15 Fenerbahçe Ülker - Lietuvos Rytas (NTV SPOR)
21:45 Union Olimpija - Efes Pilsen (SKY TÜRK)
22:00 Virtus Roma - Brose Baskets

21 Ekim Perşembe

19:15 CSKA Moscow - Armani Jeans Milano (NTV SPOR)
19:45 Zalgiris - Partizan
21:30 Caja Laboral - Maccabi Electra
21:45 Unicaja - Spirou Charleroi
21:45 Power Elec. Valencia - Panathinaikos
21:45 Regal FC Barcelona - Cibona Zagreb (NTV SPOR)
22:00 Montepaschi Siena - Cholet Basket

Read more...

Bunun Adı: Adaletsizlik!

16 Ekim 2010 Cumartesi

Tarafsız sahada oynanan ve seyirci sayısının eşit olması gereken bir maç. Takımlar kayrılmadan, taraftarlar kayrılmadan eşitçe ve adilce planlanması gereken bir oturma planı. Ama maalesef... Efes Pilsen taraftarına ayırılan sadece 2 tribün var; bir köşe ve bir pota arkası. Geri kalanı ise Fenerbahçe Ülker'in.

Efes Pilsen seyircisinin sayıca Fenerbahçe Ülker seyircisi kadar olmayacağını kabul ediyorum ancak neden taraftarın etkisinin minimize olduğu yerler Efes Pilsen taraftarlarına veriliyor? Neden Efes Pilsen'li taraftarlar takımından ayrı bırakılıyor? FBÜ seyircisi, Efes Pilsen benchinin arkasından başlıyor ve tam karşıya kadar onların. Saha içi koltuklarının tamamı onların! Efes Pilsen benchinin arkasında tribünde FBÜ'nün basketbol okulları var. Efes Pilsen benchinin arkasındaki saha içi koltuklarına ne olmuş peki? Kaldırılmış!

Arkadaşım Serdar'dan rica ettim, kırmadı sağolsun, fotoğrafladı. Bu adaletsizliğin resimlerini paylaşıyorum sizinle:
205 nolu tribün ve bu potanın arkası 209 tribünü Efes Pilsen taraftarının.
Saha içi koltukların hepsi Fenerbahçe Ülker seyircisinde.
Ne hikmetse bizim benchimizin arkasındaki saha içi koltuklar kaldırılmış.

Şimdi lütfen bana kimse "güvenlik nedeniyle" klişeleriyle ilgili cümleler kurmasın. Geçen sene Ankara'daki maçta her taraftar kendi benchinin arkasındaydı, saha ortadan ikiye bölünmüş gibi eşitti. Atmosferi daha yüksek, daha gergin maçta bir tek tatsızlık bile yaşanmaıştı. Ayrıca, burada bizimle FBÜ seyircisi arasında olan güvenlik sayısı 4, en fazla 5. Güvenlikler ve polisler ise saha içerisinde, Efes Pilsen tribününde takımlarına destek olan birkaç kişi tespit etmek ve devre arasında yanlarına çağırıp "Biraz daha bağırırsan seni alacağız!" demekle meşgul.

Read more...

Cumhurbaşkanlığı Kupası (Fotoroman)

Ne söylenebilir ki, nasıl anlatılabilir ki bu duygular? Maç başlamadan önce herkesin favorisi aynı; Fenerbahçe Ülker. Maç içerisinde fark 16'ya çıkıyor, herkes kupanın sahibi belli diyor, otoriteler bu sene ligi tek bir takım forse edecek belli oldu diyor. Rakibin en iyi olduğu bölge, takımın en sıkıntılı olduğu bölge, çaresizce sürekli içeriden sayı yeniyor... Ancak sen hiç bir zaman inancını kaybetmiyorsun ve takımın soyunma odasına 13 sayı farkla geride giderken onlara "2.yarı bambaşka bir Efes Pilsen istiyorum" diye haykırıyorsun... Onlar da işte o 2. yarı sana, en güzel cevabı sahada her şeye rağmen yılmadan savaşarak veriyorlar! Takımın, 38. dakika kovaladığı rakibine karşı geçtiğimiz o kötü sezonun acısını çıkararak kupaya uzanıyor... Kupaya uzanmaktan da öte, gösterdiği o direnç, o mücadele ve en önemlisi; takımın saçtığı o ışık... İşte bunları tarif etmek imkansız...

Maçı detaylı olarak anlatmayacağım, zaten sinanguler.com'da yani şurada yazdım. Burada sadece o zafer akşamından maça dair, taraftara dair fotoğrafı sizlerle paylaşacağım. Fotoğraflar tabii ki de Serdar Ocaksönmez imzasını taşıyor... :)

Maçı kazanmaya and içilir!
Hava atışı ile mücadele başlar.
İlk yarıda işler istenildiği gibi gitmez...
Kaptan atar süre dolarken...
Efes Pilsen devreye 13 sayı farkla geride girer, moraller bozuktur.
 Bazılarının kişikleri düzgün olamayabilir, olay çıkartmayı hobi haline getirirler.
2.yarıda canla başla mücadele eden, kendini her top için yere atan bir Efes Pilsen vardır sahada.
Az ama öz Efes Pilsen taraftarı, yeri gelir; kendisinden sayıca çok fazla rakip takım taraftarını susturur.
Maça ortak olunur...
Takım coşar, taraftar coşar, taraftar coştukça takım daha da çoşar!
Bench'te heyecanlı bir bekleyiş hakimdir ama.
2.yarıdaki Efes Pilsen savunmasını ve mücadelesi Roberts'ın tek bir hareketi özetler, maçı bitirir!
Fenerbahçe Ülker:77 - Efes Pilsen:79
Maç biter, taraftarın yanına gidilir.
Moraller gayet iyi'dir!
O alkışlar fazlasıyla hakedilir!
Maçın kritiği yapılır, fotoğraflarla bu zafer ölümsüzleştirilir.
Kaybeden Fenerbahçe Ülker, 2.lik madalyasını alır.
Şampiyonlar, madalyasını alır!
Kupa 10'nun elinde yükselir; Kaptan Kerem Tunçeri!
26. Cumhurbaşkanlığı Kupası'nin sahibi Efes Pilsen'dir.
Takımın en küçüğü yardımcı antrenörünün sevimli bakışları eşliğinde kupanın anısına fileyi keser...
Bu kelime için yaratılmışızdır!
Taraftar takımını ayakta alkışlar.
Taraftar poz verir, mesaj verir... :)
 Taraftar 5 numara için söz alır. :)
Bazıları olayın farkında değildir belki şu an ama babaları gibi büyük yürekleriyle büyük oyuncu olacaklardır.
 Her başarının gizli kahramanları vardır!
Kupa bizim, kupa bizim!
Islak bir İstanbul akşamında kupanın tesislere doğru yolculuğu başlar.
Bu arada bu fotoğrafların hepsini bu çocuk çeker, bu hariç tabii.
Dedik ya; bazıları gizli kahramandır, onlar görülmeyen ama en önemli işleri yapar ve en son onların görevleri biter.
Burası başarılarımızın mutfağıdır ve aşçısıdır bu mutfağın Ado ağabeyimiz!
Efes Pilsen Takım Kadrosu 2010-2011. (Düzenlenmiş hali) :)
Mutfakta düzen esastır.
Hummalı bir çalışmanın ardından, her şey istenildiği gibi düzenlenir ve görev biter.
Ve sonunda her şey hazırdır ertesi güne. Bugün kupa alınsa da ertesi gün antrenman vardır yine. Hayat durmaz Merter'de...

Read more...