Top 16 & Efes Pilsen

23 Ocak 2010 Cumartesi



Maçtan önce söylemiştim Efes Pilsen'in güzel bir İspanyol öpücüğüne maruz kalacağını ve nitekim de öyle oldu. Unicaja Malaga'nın galibiyetiyle son anda Top 16 biletini cebimize koymuş olduk. Sonrasında da olaylar güzel gelişti ve bence gayet dengeli bir gruba düştü. Tabii ki bu noktadan sonra hiç bir maç kolay olmayacak...Gruplar şöyle oluştu:

Grup E : Barcelona - Panathinaikos - Partizan - Maroussi

Grup F : Real Madrid - Siena - Maccabi Tel Aviv - Efes Pilsen

Grup G : CSKA Moskova - Unicaja - Zalgiris - Prokom

Grup H : Olympiakos - Caja Laboral - Khimki - Cibona

Top 16, NBA Play-off'ları gibi olayın artık ciddileştiği yerdir. Savunma dirençleri artar, mücadele ve heyecan bir üst seviyeye taşınır. Yaptığınız ufacık bir hata belki de sizi bir sonraki turdan eder. Bu bağlamda daha kontrollü oynamak ve sürekli olaya hakim olmak gerekir.

Efes Pilsen açısından Top 16'yı değerlendirecek olursak...

Gerçekten çok güzel bir grupta olduğumuzu düşünüyorum ben. Ne çok güçlü ne de çok güçsüz bir gruptayız... Real Madrid, Messina faktörü ile belki bir adım önde gibi gözü de, dört takımın da aşağı yukarı şanslarının eşit olduğu kanısındayım. Önceki turda başarısız olduğuna dair eleştiriler getirilen takımımız için güzel bir fırsat. Bembeyaz bir sayfa açılıyor ve bu sayfaya neler yazacağımız çok daha önemli...

Koç Ergin Ataman, geçtiğimiz turda takımın eksiklerini gördüklerini ve bunları düzelteceklerini söylemişti. Aynı zamanda da takıma 1 ve 4 numarada takviyeler geleceğinin belirtmişti. Ardından Bojan Popovic transferi geldi.(Bu konuda detaylı bir yazı hazırlayacağım.) Popovic transferini açıkçası başarılı bulduğumu söylemek istiyorum. Şu sıralarda ise 4 numara için çok farklı isimlerin adı geçiyor. Herkes gibi ben de heyecanla bekliyorum bu ismi...

Ergin hocanın da dediği gibi hataları ve eksikleri görüp bunlardan ders alıp bunları gidermek gerekiyor. Özetlemek gerekirse bir önceki turda şu eksiklikleri ve hataları görmüştüm:
  • Savunma zaafı ve geriye dönüşlerde zorlanılması,
  • Pota altında yeteri sertliği sağlayamamak ve ribaund konusunda deyim yerindeyse rakiplere karşı ezilmek,
  • Guardlardan yeteri kadar verim alınamaması buna bağlı olarak da temponun yavaşlığı ve şutörlerin devreye sokulamaması,
  • Takımda mutsuz bir havanın olması ve bunun dışarıya yansıması.
Savunma probleminin sene başına göre biraz daha minimize edildiğini düşünüyorum ancak biraz daha dinamik, canlı bir düzenle savunmamızı daha da sertleştirebiliriz. Rakibi analiz anlamında bir üstat olduğuna inandığım Emir Alkaş'ın bu bağlamda büyük katkılarının olacağına inanıyorum. Özellikle Popovic'in de gelmesiyle guard sayımızın üçe çıkması ve Popovic'in iyi bir savunmacı olmasıyla guard savunmasını bir üst seviyeye çıkartacağımızı umuyorum. Özellikle Maccabi gibi tempolu oynayan bir takıma karşı bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Wisniewski'nin hızını keserek kolay fast-break sayıları bulmalarını önlemeliyiz. Bunun içinde ara ara tam saha pres düşünülebilir, 3 guardımızın olması bu konuda büyük avantaj.

Savunmaya dönerken geç kalmamızdan ötürü çokça fast-break sayıları yediğimizi söylemek yanlış olmaz. Euroleague'in en yaşlı takımlarından biri olduğumuzu(Real Madrid ile beraber) belirtmek istiyorum, ağır kalıyoruz... Bu sorunu gidermek için de sürekli aynı oyuncuları sahada tutarak değil tam aksine rotasyonu aktif olarak kullanmamız gerektiği kanısındayım. Kenardan gelen oyuncularımızın takıma enerji getirmesi gerekiyor.

Pota altında zaten sorun yaşadığımız aşikar. Ribaund konusunda BBL'de bile rakip takımların gerisinde kalıyoruz, Euroleague de ise gerçekten eziliyoruz. Caydırıcı, sert bir pota altına sahip değiliz. Acilen bu sorunu atletik, ribaund alabilen, savunması iyi bir uzunla gidermeliyiz.

Guard konusunda zaten takviye geldi. İki guard ile bu zorlu süreçte başarılı olmamız zaten mümkün değildi. Sakatlıklarda ise zaten çok büyük sorunlar yaşadık. Popovic benim beğendiğim guardlardan birisi. Euroleague konusunda tecrübeli ve Efes'e karşı da iki maçta forma giydi nispeten diğer alternatiflere göre daha fazla takımı tanıyordu, bu büyük bir avantaj olur umarım. Ayrıca özellikle Kerem Tunçeri'nin hücuma topu geç getirmesi takımı hücum anlamında sıkıntıya sokuyordu. Guardlarımız kontrollü oynayıp, tempoyu ayarlayabilirse hücumda daha rahat edeceğimizi düşünüyorum. Pas trafiğinin hızlandırılmasıyla Rakocevic, Shumpert ve Nachbar(umuyorum takımdan ayrılmaz) gibi şutör oyuncularımız daha kolay devreye sokulabilir.

Önceki turda yaşanan mutsuzlukların Top 16'da yaşanmamasını umuyorum. Galibiyetlerle de takım içindeki havanın daha pozitif bir hal alacağı inancındayım. Bunun için belki mental açıdan profesyonel bir yardım alınabilir...

Şunu da belirtmeliyim ki; yenilsek bile minimum bir fark yemeliyiz.Çünkü bu grupta ikili, üçlü ve hatta dörtlü averajlara bile kalabilir olay...

Son olarak da, taraftar ve Türk basketbol severler olarak bize düşen görevin altını çizmek istiyorum. Efes Pilsen seyirci anlamında sıkıntı çekmemişti gerçi ama bunu bu turda da devam ettirmemiz gerekiyor. Ben bu konuda üzerime düşen görevi yapacağım, İstanbul dışında olmama rağmen kendi sahamızda oynayacağımız üç maça da geleceğim bir aksilik olmazsa. Hatta grupta işler yolunda giderse son Siena deplasmanı hayali de gerçeğe dönüşebilir...  :)

Sizden de Abdi İpekçi Spor Salonu'nu yine tıklım tıklım doldurarak, Efes Pilsen'e müthiş destek olmanızı bekliyorum... Bu desteklerimizin başarıya dönüşmesi dileğiyle...

0 yorum:

Yorum Gönder